2 Mayıs 2012 Çarşamba

TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA NESLİ TÜKENMEKTE OLAN HAYVANLARIN LİSTSİ

Dünyada Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar

Panda (Bambu Ayısı)
Kutup Ayısı
Penguenler
Kısa Gagalı Yunus 
Su samurları


Türkiye de Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar

Asya aslanı (Panthera leo persica)
Kafkas öküzü (Bison bonasus caucasicus)
Çita (Acinonyx jubatus raddei)
Kelaynak
Deniz kaplumbağaları
Akdeniz foku (Monachus monachus)
Telli turna (Anthropoides virgo)
Ceylan (Gazella gazella)
Yırtıcı kuşlar
İç su balıkları
Dağ horozu
Van kedisi


ANADOLU PANTERİ

Anadolu parsı, Orta Doğu ve Batı Asya'da yaygın olan İran leoparının (Panthera pardus saxicolor) Anadolu'da yaklaşık 30 yıl öncesine kadar yaşamış olan bir ırkıdır. Anadolu parsı Ege ve Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde, daha çok ormanlık ve dağlık alanlarda yaşamıştır. Yaklaşık ömürleri 20 yıldır. Doğal yaşam alanları ve av kaynaklarının azalması parsları insanların yaşadığı yerlere yönlendirmiş ve bu da genellikle vurularak ya da zehirlenerek öldürülmelerine yol açmıştır. Anadolu'da varlığı 1974 yılından bu yana güvenilir şekilde kanıtlanamamıştır. Bundan dolayı en son bireyin 1974'de Beypazarı'nda vurulduğu kabul edilmektedir.

Anadolu Aslanı : En son 1890 yılında vurulmuştur.

Anadolu Kaplanı : Son Kaplan 1970 yılında öldürülmüştür.


HAZAR KAPLANI VEYA PERS KAPLANI

Hazar kaplanları yalnız yaşayan hayvanlardır. En batıda Türkiye olmak üzere Hazar denizi etrafında, Kafkasya’da İran, Türkmenistan, Afganistan’ın kuzey kesimlerinde ve Moğalistan bölgelerinde yaşamaktaydı. En son 1970 yılında Rusya'daki türün son üyesinin ölümüyle yok oldu.

TAZMANYA KAPLANI

Avustralya’ya özgü büyük bir etçil keselidir. 1930'lara kadar yaşadı. Tazmanya hükümeti ve çiftçilerin desteğiyle sürdürülen avlarla soyu tüketildi.


MOA

Maolar Yeni Zelanda’da yaşamış olan dünyanın en büyük kuş türü olarak kabul edilirler. Nesilleri insanlar tarafından yok edilmiştir.

MAMUTLAR

4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan bu cinsin son üyeleri M.Ö. 1700 yılında yaşamıştır. Bulunan en eski mamut kalıntıları 4 milyon yaşındadır. Mamutların neslinin tükenmesinin nedeni de tam olarak bilinmemekle birlikte, aşırı avlanma ya da buzul çaüğı sonundaki iklimsel değişimlerin buna neden olabileceği ileri sürülmektedir.

DİNAZORLAR

Dinozorlar 160 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Yeryüzünde bulunan yaklaşık 1000 dinazor türünün 65 milyon yıl önce çoğu türün nesli tükenmiştir. Dinazorların nasıl yokolduğuna dair birçok iddia gündeme atılmıştır. Bunlardan en kabul göreni Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez’in ileri sürdükleri “dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10km çapında bir göktaşının Dünya'ya çarpmasıyla nesillerinin tamamen sona erdiği” fikridir.

NESLİ TÜKENEN HAYVANLAR

Dünyanın varoluşundan günümüze kadar birçok canlı türü (hayvan ve bitki) gelip geçti. Maalesef insanoğlu elindekinin kıymetini her zaman onu kaybettikten sonra anlıyor. Hayvan ve bitki türleri biz insanların yaşamlarını devam ettirebilmelerinin de bir anahtarı aslında. Dünyanın doğal bir dengesi vardır. Bu doğal denge içinde bazı canlıların yok olması tabiidir. Ancak işin içine insanoğlu faktörü girdiğinde doğal dengeye müdahale etmemek mümkün olmuyor.

Doğal afetler, yerküre değişimleri ve iklim tabii olarak doğal dengenin bir unsuruyken, insanoğlunun faaliyetleri bu canlı türlerinin birçoğunun neslinin tükenmesinde etkin rol oynamıştır ve hala da buna devam etmektedir. Şehirleşme ve sanayileşme gibi faaliyetler diğer canlıların doğal yaşam alanlarının tahribine yol açmıştır. Ayrıca doğrudan avlanma sonucunda da bir çok canlı türünün nesli sona ermiştir.

Dünya üzerinde beşyüzden fazla türün nesli tamamen tükenmiştir.

KELAYNAK KUŞLARI



  Bilindiği gibi kelaynaklar, dünyada nesli tükenmek üzere olan kuşlar arasındadır. Şu an itibariyle dünyada sadece Fas ve Türkiye’de koloni halinde yaşamaktadırlar. Fas’takiler 200 civarında, Türkiye’dekiler (Birecik ilçesinde) 50 civarındadır.
   Kelaynakların bilimsel adı “Geronticus eremita”dır. Göçmen bir kuş olan kelaynaklar yüzyıllar boyunca hızlı bir şekilde azalmıştır. Eski Mısırlıların hiyerogliflerinde yer alan kelaynaklar, Avrupa Alplerinden 400 yıl önce kayboldular. Kitle halinde yok oluşlar 1950’lerden sonra zirai ilaçlar, özellikle DDT’nin kullanımıyla başladı. Türkiye’de, Birecik ilçemizde yaz aylarında 1950’li yıllarda binlerle ifade edilen rakamlar da bulunan kelaynaklar 1950’li yılların sonlarında bölgede uygulanan yüksek dozdaki tarımsal ilaçlama nedeniyle sayıları hızla azalmaya başlamıştır. 1989 yılındaki ölümlerle sayıları 100’ün altına düşmüştür.
   2000 yılı itibariyle Birecik’teki Kelaynak sayısı 42’dir. Bu sayı da son derece kritik bir sayıdır. Beklenmeyen olağanüstü bir durumda bu nadide kuşları kaybetmemiz işten bile değildir. Bu nedenle yazımın başlığını “Son Kelaynaklar İçin Son Şans” diye koydum. Evet, kelaynaklar belki kuşların en güzeli değildirler, ama onların çirkinliği ve tuhaf görünüşleri, onlara ayrı bir çekicilik kazandırır. Çıplak kafaları ve enselerindeki tüyleri ile komik bir görünüm kazanırlar. Ancak bunun yanında sağlam karakterli oluşları, vefalı ve beslenirken doğaya güvenleri, tek eşli ve hep aynı eşle çiftleşmeleri belki de günümüzde insanlar arasında olmayan davranış ve hasletlerdir. Belki de bu yüzden kelaynakların nesli tükeniyor. Siyah tüyleri bazen güneş ışığında, mor ve yeşil bir pırıltı alır. Uçarken gösterdiği süzülüş, zariflik ve çeviklik, Kelaynakların insanlara verdiği romantik ve şairimsi zevklerdir. Kelaynaklar, böcekler, çekirgeler, karıncalar, salyangozlar, kertenkeleler ve diğer bilmediğimiz haşaratla beslenmeleriyle doğadaki dengeyi korumakta, bu yönüyle aynı zamanda çevre dostu kuştur.

AKDENİZ FOKU


Doğal ortamlarında yüzbinlerce yıldır yaşamayı başaran Akdeniz Fokları bugün maalesef yok olmak üzeredir.. 

Akdeniz Foku bütün dünya nesli tehlike altında bulunan türler içinde ilk sırada yer almaktadır. IUCN ( Dünya Doğayı Koruma Birliği ) tarafından koruma altına alınan 12 canlı türünden biri olup, bilim adamlarına göre dünyadaki sayılarının 200 - 300 civarında olduğu, Türkiye sularında da 50 adet civarında da yaşadıkları tahmin edilmektedir. Bu nedenle bu dünya mirasını korumak hepimizin görevidir.. 

Akdeniz Foku'nu yaşatmak için alınacak her önlem; aynı zamanda balıkçılık, turizm, kıyılarımız ve denizlerimizi bir bütün olarak koruyacaktır. 

Temiz bir çevrenin göstergesi olan Akdeniz Foku, üzerinde yapılaşma olmayan insanların kolay ulaşamadığı veya insan etkilerinden uzak kalmış mağara ve kovuklara sahip sessiz ve ıssız kayalık sahilleri tercih eder. Bu nedenle Türkiye, Akdeniz Fokları için eşsiz bir coğrafyaya sahiptir. Ülkemizde özellikle Ege’de; Foça, Bodrum Yarımadası ve Anamur - Taşucu’nda yaşamaktadır. Birçok Akdeniz ülkesinde kaybolan ve hatta yok olan bu türün ülkemiz sularında hala bulunması da eşsiz coğrafyanın onlara sunduğu ortam nedeniyledir. 

Akdeniz foklarının yok olma nedenlerinin başında; 

Yaşam alanlarının ( Kıyıların ) inşaat ve yol yapımları sonucu yok edilmesi veya bozulması, 
Aşırı ve yasadışı balıkçılık sonucunda balık stoklarının azalması, 
Fokların kasti olarak öldürülmeleri, 
Fok mağaralarına turistik, dalış faaliyetleri sonucu rahatsız edilmeleri, 
Deniz kirliliği ( Tanker kazaları, sanayi ve evsel atıklar vb..) gelmektedir.. 

Bugün Akdeniz Foku, ülkemizin taraf olduğu sözleşmelerle; 


BARSELONA - Akdeniz’in Kirlenmesine Karşı Korunması Sözleşmesi Eki Cenova Deklerasyonu, 
BERN - Avrupa’ nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi 
CITES - Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslar Arası Ticaretine İlişkin Sözleşmelerle, 
Ülke bazında ise; 

1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu, 
3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 
ile koruma altına alınmıştır. 

Akdeniz Foku'nun boyu 1-3 metre arasında değişmekte olup, temel besinini balıklar ve kafadan bacaklılar özellikle de ahtapot oluşturur. Ağırlıkları ise 400 kilograma kadar ulaşabilmektedir. Tüm ömürleri tam olarak bilinmemekle beraber 40 yaşını aşan bireylere rastlanmıştır. 

Akdeniz Foklarının etkin bir şekilde korunması için bugüne kadar 15 Ulusal Fok Komitesi toplantısı düzenlenmiş ve koruma çalışmaları devam etmektedir. Ancak, onları korumak için yapacak daha çok iş var.. Mavisi ve sakin koyları ile onların evlerini korumak zorundayız.. 

Önce foklar tükendi, sıra bizde! Onları yerlerinden ederek kiracı konumuna düşürmeyelim.. 

Unutmayalım ki,
Akdeniz Foku'nu korumak Akdeniz'i korumaktır.. 

1 Mayıs 2012 Salı

AYAKLI AMFİBİLER

İlginç vücut şekilleri olan bu canlılar evrimlerini tam olarak tamamlayamamışlar. Kuyruk biçimindeki vücut şekilleri farklı yaşam şekillerine ayak uydurmalarını sağlıyor. Yumuşakça grubunda yer alıyorlar ve oldukça keskin dişlere sahipler.

DEV KOMANDO EJDERİ

Bu ejder, ancak 1912 yılında keşfedilmiştir. Bu tür yalnız Sonda takımadalarının bazı küçük adalarında ve özellikle adını taşıdığı adada bulunur. Uzunluğu 3 metreyi geçtiğinden kertenkelelerin devi sayılır. Yerliler, yavru geyikleri ve yavru yaban domuzlarını, hatta zaman zaman yabani atları yediğini söylerler. Adı fare adası olan Komodo adasında bir tek farenin kalmamış olması manalıdır. Dev varan bunların hepsini yediği tahmin edilebilir. Bu varan, pisboğazlığı, kendi hemcinslerine saldırıp onları yemeye ve her türlü hayvan leşiyle karnını doyurmaya kadar vardırır.

KAGU

Avustralya'nın bin küsur mil doğusundaki Büyük Kaledonya adasında yaşar. Yeni Kaledonya pullarında yer alan bu tavuk iriliğindeki kuş özellikle geceleri faaldir.

KISA GAGALI YUNUS

Kısa gagalı yunus (Delphinus delphis), Akdeniz alttürüdür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür. 



PENGUENLER

Çin pandaların soyunun giderek azaldığını gördükçe endişelenirken, şimdi de imparator penguenleri sorunu ortaya çıktı. Tasmanya'nın güneyinde Antarktik kıyısında yaşayan imparator penguenleri büyük bir hızla azalıyor. Bölgedeki buzlar eridikçe hayvanların sayısı da düşüyor. Penguenlerin sayısı son 50 yılda 3 bine kadar düştü. En büyük ölüm oranına 1976-1980 arasında denizde buzların azalması sırasında rastlandı.  

KUTUP AYSI

Kutup ayısı (Ursus maritimus), 2006 yılında hassas türden tehlike altındaki tür kategorisine geçti. Kutup bölgesindeki buzulların erimesiyle yaşam alanı tehlike altına girmiştir. Tahminlere göre kutup bölgesindeki bu durum değişmezse önümüzdeki 45 yıl içinde türde yüzde 30'luk bir azalma olacak ve sonunda da tümüyle yok olacak. Yapılan ölçümler buzulların yüzölçümünün önümüzdeki yüzyıl içinde en az yarı yarıya azalacağını, hatta tümden yok olabileceğini ortaya koyuyor. 


Kutup ayıları öylesine güçlü yüzücüler ki, dirimbilimcilerin büyük bir bölümü bunların karadan çok denizde yaşayan canlılar kapsamında ele alınmaları gerektiğine inanıyor. Ne var ki, küresel ısınma Kuzey Kutbu’ndaki buzulları erittikçe bu hayvanların büyük bir çoğunluğu açlıktan ölecek ya da sularda boğulup yok olacak. 

PANDA (BAMBU AYISI)

Dev panda, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) için ayrı bir anlam taşır, çünkü bu sevimli hayvan 1961 yılından beri vakfın sembolü. Dev panda ayrıca anavatanı olan Çin’in de milli amblemi. Siyah-beyazkürküyle dikkat çeken dev pandaların boyu yaklaşık 1,5 metre, ağırlığı ise 100-150 kg arasındadır. Bambu ormanlarında yaşayan dev pandalar, günde 12-38 kg kadar bambu ağacı yiyerek hayatta kalır. 


Dev panda Çin’in Yangtze Havzası’ndaki bambu ormanlarında yaşar. Bu havza, biyoçeşitlilik açısındandünyanın en zengin bölgelerinden biridir. Burada nesli tehlike altında olan pek çok hayvan ve bitki türü barınır. Bu açıdan Yangtze Havzası’nın mutlaka korunması gerekiyor. 


Çin’deki bambu ormanlarının giderek yok olması, pandaların hayatını da tehdit ediyor. Şu anda sadece 700 tane kalan pandaların 21. yüzyılın sonunda soylarının tükenmemesi için extra çaba sarfedilmektedir. Panda avlamanın cezası Çin'de ölüme çarptırılmaktır. Bu hayvanların da habitat kaybı yüzünden sayılarının azaldığı bilinmektedir. 


Diğer bir adı bambu ayısı olan pandaların ağırlığı neredeyse 120 kilo civarında. Panda gününün büyük bir bölümünü bambu yemekle geçirir. Çok sevdiği bambuyu yiyebilmek için Çin’den başka bir yere gitmediklerinden, ne yazık ki nesilleri tükenmek üzere. 

Pandalar çok tembel hayvanlardır. Dişleri bambunun sert kabuklarına uygun olarak sağlam ve keskin. Beslenmek onların yaklaşık 14 saatini alıyor. Hayvanat bahçelerinde yaşayan pandalar, doğal ortamlarında yaşayan pandalara göre çok daha farklı beslenebiliyorlar. 

Yemek yemediği zamanlar panda sürekli uyur. Uyumadığında ise hiç acelesi yoktur ve çok yavaş hareket eder. Düşmanları kovaladığında bile paçasını kurtarır kurtarmaz ilk gördüğü ağaca atlar ve uykusuna veya yemeğine kaldığı yerden devam eder. 


Hayvanlar aleminin en şefkatli annesi pandalardır. Yeni doğan panda ancak bir fare büyüklüğünde ve 100 gr ağırlığındadır. 


Bebek pandanın gözlerinin açılması 6 hafta sürer. 3 aylık olduğunda tek başına yürümeye, 5 aylık olduğunda ise koşmaya ve bambunun tadına bakmaya başlar. Bebek panda bir buçuk seneden uzun bir süre annesinin yanında kalır. Ancak bu uzun dönemin sonunda tek başına yaşamaya hazırdır. 


Bu dönemle ilgili en önemli ayrıntı pandanın çok şefkatli ve sevecen bir anne olmasıdır. 
Anne panda bebeğine çok düşkündür, onu kolların arasında insanların bebeklerini salladıkları gibi sallar ve sabırla emzirir. Zaten hayvanlar aleminde de yavrularına karşı en sevecen hayvan pandalardır. Pandalar yalnızlığı sever. 

NESLİ TÜKENEN HAYVANLAR

Nesli tükenmekte olan hayvanlar, yok olma tehdidi altındaki hayvan türleridir. Bir türün tükenmekte olması demek, sayılarının giderek azalıyor olması ve doğal ortamlarında onları tehdit eden unsurlar ortadan kaldırılmazsa yok olacakları anlamını taşır. Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) iki yılda bir yayımlanan kırmızı listesinde yer alırlar. Bir türün kırmızı listeye alınması için dünya üzerinde 50'den az yetişkin bireyin kalmış olması gereklidir.

Diğer bir kategori hassas türlerdir. Bunun için temel kıstas türün yetişkin popülasyonunun 1000'den az olmasıdır.

Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) 2006 raporu, insan kaynaklı suistimaller sonucu 784 türündünya üzerinden tamamen yok olduğunu ve 16.119 hayvan türünün tükenmekte olduğunu göstermekte. Sadece 2006'da listeye 530 türün eklenmiş olması canlı türlerinin ne büyük bir tehdit altında olduğunu gösterir. 




Bir türün soyunun tükenmesi doğal yaşamın bir parçasıdır aslında, hatta şu anda dünyada bulunan canlıların sayısı, dünyada yaşamış tüm canlıların %5'i kadar olduğu tahmin edilmektedir. 


Deniz ürünlerine ve suya duyduğumuz açlığın giderek yoğunlaşması gezegenimizde yaşayan su canlıları için giderek ciddi bir tehlike oluşturuyor. Sığ suda yaşayan balık türleri azaldıkça, balıkçılar da gözlerini derin sulara dikiyorlar ve böylece oralarda yaşayan canlıların geleceğini tehlikeye sokuyorlar. 


Hayvanların neslinin tükenmekte olmasının ana sebebi insanlardır. Diğer sebepler ise insanın ortaya çıkardığı türevlerdir. 


Bütün canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için kesinlikle insana ihtiyacı bulunmaz, ama insanınyaşamını sürdürebilmesi için en küçük hücreliden yırtıcılara kadar bu canlılara ihtiyacı var. Eğer habitat (hayvanların yaşam ortamı) tahribatı, plansız nüfus artışı, yapılaşma, ormanların yakılması, sulak alan tahribi sürerse, birçok tür tükenme tehlikesine girer. Bir türün, dünya üzerinde ya da lokal olarak bulunduğu bölgede yok olmasının kötü sonuçlarını kimse kestiremez. Bu, yakın zamanda da ortaya çıkmaz. Örneğin bizi rahatsız eden karasinek birden ortadan kalksa, her tarafı hayvan leşleri qötürür. Ya da baykuşların yok olduğunu düşünelim; o zaman tarla fareleri üzerindeki baskı kalkar. 


Bilim adamları, kıtalardaki doğal yaşam alanlarının insanlar tarafından çitler, asfalt yollar, çiftlikler veşehirlerle bölünerek, bazı biologların “sanal adalar” olarak adlandırdığı kopuk yaşam alanlarınadönüştüğünü söylüyorlar. Doğal yaşam alanlarının yokedilmesi, aşırı avlanma, iklim değişikliği ve kirlenme pek çok canlının neslinin tükenmesinde etken olan diğer faktörler. 


"Bilinçli bir koruma olmazsa, doğal hayat bir gün bitecek. Sivrisineğin bile korunmaya ihtiyacı var. Ama yasaklar dinlenmiyor. Bu gidişle doğa diye bir şey kalmayacak" 


İnsanlar, hayvanların yaşam alanlarını kendi çıkarları için yok etmektedirler ama bunu yaparken asıl kendi yaşamlarını tehdit altına soktuklarının farkında değiller.